Salı

Bugün kendimi çok iyi hissediyorum...

Hayat bir oyun diyenlerden misiniz? yoksa keşke hayatı bir oyun gibi yaşayabilsem diyenlerden mi?
Benden size küçük bir tavsiye : Hayatınıza renkleri katın.
Yemek tabağınıza doldurduklarınız bile renkli olsun, mor pancar, yeşil salata, kırmızı domates, pembe somon, sarı ğüre......
Kalemleriniz hep mi siyah-mavi, morla yazın, yeşille yazın olmaz mı?
Gri-kahverengi - lacivert ve siyah - hatta beyaz...Baska seyler giyinin, turuncu giyinin, eflatun giyinin?
Yeni biri olma haline karar verin, çünkü karar verdiğiniz herşey olabilirsiniz.
Bugün "kurban" rolünü bırakın haydi, onun çoktan modası geçti.
Hayatınızda olsaydı kendinizi daha bütün, daha tatminli hissedeceğinizi düşündüğünüz halde, hayatınızda olmayan birşey var mı? haydi üşenmeyin, cesur olun, düşünün ve bulun.
Dünya birşeyler isteyen ama istediklerine sahip olmayı seçmedikleri için hayata aynı şekilde devam eden insanlarla dolu. Onlardan biri misiniz? Olmayın !!!!
Kaybetmeyi göze alamayacağınızı düşünüyorsanız, asla kazanamazsınız.
Risk alın.
Hayat oyununda kaybetme-kazanma yok, sadece ne istediğinizi bulun ve gidin şimdi ona hemen sahip olun.
Bu oyunda kaybetmek yok, korkusuzca ve eğlenerek oynayın.
Korku ve kaygıya yer vermeyin.
Eğer hayatın sunduğu oyunu, sonuçlara bağımlı olmadan oynamayı becerebilirseniz ve bakış açınızdan vazgeçmekten hiç korkmazsanız, KAZANIRSINIZ.
Haydi şimdi çıkın kutunuzdan ve oynamaya başlayın....

Çarşamba

"Hayat Bir Oyun" Diyenlerdenmişim...

Hayatın çok fazla ciddiye alınacak bir yanı olmadığını düşünüyorsunuz. Sizin için bir işin içinde eğlence ve heyecan yoksa bir anlamı da yok. Kendilerine ulaşılmaz hedefler koyarak, hayatlarını o hedeflere ulaşmak uğruna mutsuzluk ve hırs içerisinde geçiren insanları anlamakta zorluk çekiyorsunuz. Çünkü siz eğer bir iş yapıyorsanız o işten keyif alıyor olmanız gerekir, aksi takdirde sadece bir hedef belirleyip ona koşuyor olmak, sizin için anlamsız bir uğraş. Bu yüzden siz rahat ve keyif veren tavırlarınızla herkesin kendi yaşamı içerisinde birlikte olmak isteyeceği huzur veren bir karaktersiniz.

Salı

MUHTEŞEM AŞK - MİMAR SİNAN HAKKINDA


MUHTEŞEM AŞK


Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan on yedisine bastığında, iki kişi onunla evlenmek ister. Mihrimah, yani Mihrü Mah, Farsca’da “Güneş ve Ay” anlamına gelir. Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa diğeriyse Mimar Sinan’dır.Padişah kızını Rüstem Paşa’ya verir.Koca Sinan evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır! Gerçi sevdiğine kavuşamamıştır ama, aşkını, olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.Üsküdar’a, Saray’ın isteğiyle elbet, 1540 yılında Mihrimah Sultan Camii’nin temelini atar ve 1548’de bitirir. Camiyi yaparken, eserine sanki “etekleri yerleri süpüren bir kadının” dış çizgilerini verir.Derken, ilk kez padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı’da, pek kimselerin uğramadığı ıssız ama İstanbul’un en yüksek tepelerinden birine, ikinci bir eser yapmaya koyulur Mihrimah Sultan’a. Cami küçücüktür. Minaresi otuz sekiz metredir, bir adet incecik kubbesi üzerindeyse yüz 61 pencere, camiin iç güzeliğini aydınlatır. İçerdeki sarkıtlar ve minare kenarlarındaki işlemeler Mihrimah Sultan’ın topuklarını döven saçlarını anımsatır insana. İşte, aşka adanmış iki eser.Şimdi, gidin Edirnekapı ve Üsküdar’daki camileri aynı anda görebileceğiniz bi yer seçin. Ve 21 Mart’ta, yani geceyle gündüzün eşit olduğu günde seyreyleyin. Unutmadan, 21 Mart Mihrimah Sultan’ın doğum günüdür.Göreceğiniz manzaraysa şudur mirim:Edirnekapı camiinin tek minaresi ardından tepsi gibi kıpkırmızı güneş batarken, Üsküdar’daki camiinin ardından ay doğar! Mihrü Mah eşittir Güneş ve Ay.Bu nasıl akıllara ziyan bir hesaplamadır; nasıl bir güzellik anlayışıdır ..

----------------

Mimar Sinan’ın eserlerinde Da Vinci eserlerinde olduğu gibi rakamların, şekillerin simgelediği kodlar, anlamlar var mı?Da Vinci ile Sinan’ı kıyaslamak doğru değil. Sinan’ın Süleymaniye ve Selimiye camilerinde nispet olarak kullanılan ölçü birimi arşındır. Süleymaniye ve Selimiye’de nispetleri incelediğimizde, Selîmiye’de kubbeyi taşıyan 8 ayağın merkezlerinden geçen dairenin çapı 45 arşın. Eski alfabemiz olan Arap alfabesinde harflerin sayısal karşılıklarını ifade eden ebced hesabı çerçevesinde 45, Âdem kelimesinin yani insanın karşılığıdır. Kubbe kenarı zeminden 45, minare alemi ise buradan itibaren 66 arşın yükseklikte. 66 ebced hesabıyla Allah ismine karşılık gelir. Süleymaniye’de kubbe üzengi seviyesi 45, kubbe alemi ise 66 arşın yüksekliktedir. Yine aynı ölçü ve semboller söz konusudur. Şeyh Gâlib:
‘’Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen, Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.’’
‘’Sen kendini küçük görme, âlemin özüsün, zübdesisin. Kâinatın gözbebeği olan insansın sen.’’ diyor. Onun için Mimar Sinan merkeze insanı almak sûretiyle 45 arşınlık bir daire üzerine inşa ediyor Selimiye’yi. Süleymaniye’nin yüksekliğini ona göre tayin ediyor. Selimiye’de müezzin mahfilini tam kubbenin izdüşümünde yapmıştır. Ölçüleri, Kâbe’nin ölçülerinin tam yarısı kadardır. Bunlar hep düşünülerek yapılmış hesaplar. Medeniyet kolay oluşmuyor. Tezkiretü’l-Bünyan mâlum Mimar Sinan’ın arkadaşı Sâi Çelebi tarafından Mimar Sinan’ın ağzından yazılmıştır. Sâi Çelebi kaleme alıyor ve Süleymaniye hakkında diyor ki:
‘’Oldu Kâbe bu câmî-i mevzun. Çâr-ı yâr oldı anda çâr sütun. Çâr rükn üzre hâne-i İslâm, Çâr-ı yâr ile buldu istihkâm. Umarım ola bende-i zâre, Bunların yüzü suyuna çare.’’
Ve metinde ‘’ İslam’ın kubbesi olan “Habib-i muhtar” (Hz. Muhammed) ile ciharyar misali vaki olmuş idi’ denmektedir. Yani bu cami, Kâbe misâl oldu, burada dört sütun üzere dikildi, diyor ve kubbe ile dört fil ayağı Hz. Muhammed ile İslamın ilk dört halifesine nispet ediliyor. Ebced hesabıyla bu tarifi incelediğimizde, Ebûbekir 231, Ömer 310, Osman 661, Ali 110 sayılarına ve toplamda da 1312 sayısına denk geliyor. Bu toplamı dörde böldüğünüz zaman 328 sayısını elde edersiniz. Muhammed isminin karşılığı olan 92’yi buna ilâve ettiğimiz zaman 420 oluyor. Yani ‘ciharyâr’ kelimesinin karşılığı olan ve ebced değeri olarak 420 rakamına ulaşılıyor ki, bunu metinde açıkça beyan edip bizzat Sinan Sâi Çelebi’ye yazdırmış. Bir şairin böyle bir teferruatı bilmesine imkân yok.
Bu biraz önce bahsettiğimiz medeniyeti, Sinan’ın nasıl fısıldadığını ortaya koyuyor. Orada kullandığı taş, artık taşlıktan çıkıyor, o taşlar konuşuyor. Ana kubbede tercih ettiği Kuran ayeti olarak Fâtır Suresi’nin 41’inci ayeti yazılıyor. Ayetin meâli şu: “Allah zevâl bulmasınlar diye gökleri ve yeri tutmaktadır. Andolsun ki zevâl bulsalar, kendisinden sonra artık onları kimse tutamaz. Şüphesiz o Halîm’dir, çok bağışlayıcıdır.’’ Burada evrenin tanımı yapılıp caminin cidârının evrenin sembolü olduğunun altı çiziliyor. En üst noktasına da bu ayet yazılıyor, yani kozmosun örneği olarak, bu âlemin küçük bir örneğini inşa etmeye çalıştığını ifade ediyor.
52 dereceSüleymaniye’nin siluetine karşıdan bakıldığında caminin iki yanından yer ile caminin kubbesindeki aleme birer çizgi çizildiğinde zeminle yaptığı açının 52 derece olduğu görülür. 52 derece nasıl bir açıdır? 52 derece bir avuç kumu elinize alıp da yavaşça akıttığınızda, yerçekiminin tesiriyle yatayla oluşturduğu açı yine 52 derecedir. Bunu yapmak sûretiyle sağlamlığı, depreme dayanıklılığı sağlıyor.Ataşehir Anadolu Ulu Camii Taç Kapısı.2010- Hassa Mimarlık & Mühendislik Ltd. Hilmi Şenalp tarafından tasarlanmıştır.

Karınca ve Aslan - İş hayatı bu mudur?

Karınca ile Aslan ....Küçük bir Karınca her sabah erkenden işine gelir ve neşe içindeçalışmaya başlardı.....Çok çalışır... Çok üretir... Ve bunları keyif içinde yapardı.Patronu Aslan, Karınca'nın başında yöneticisi olmadankendiliğinden bu kadar hevesle çalışmasına çok şaşırırdı. Bir gün karıve verimliliği arttırmak için aklına parlak bir fikir geldi. EğerKarınca, başında bir yönetici bile olmadan bu kadar üretkenolabiliyorsa, bir de başarılı bir yöneticisi olsa neler yapardı.Bunun üzerine, müthiş bir yöneticilik kariyeri olan ve yazdığıraporlarla ünlü Hamamböceği'ni işe aldı. Hamamböceği işe öncelikle birsaat alarak başladı. Böylece Karınca'nın çalıştığı saatleri tam olarakölçebilecekti. İş saatlerinde gevşekliğe müsaade etmeyecekti. Elbetteraporlarını düzenleyecek bir sekretere de ihtiyacı olacaktı. Bu nedenlehem telefon trafiğini yönetmek ve hem de arşiv işleri için Örümcek'i işealdı.Aslan, gelişmelerden çok memnundu. Hamamböceği'nin hazırladığıraporlar gerçekten harikaydı. Hatta ondan üretim hızını ölçen vekarlılığı analiz eden renkli grafikler de hazırlamasını istedi. Böylecebu raporları ortaklarına sunum yaparken kullanabilecekti.Hamamböceği, bu raporları üretebilmek için yeni bir bilgisayarave donanıma ihtiyaç duydu. Artık artan ekipmanlar için de artık birbilgi işlem departmanı oluşturmanın zamanı gelmişti. Bu işleri idareetmek için Sinek'i işe aldı.Bir zamanlar mutlu, üretken ve rahat olan Karınca bu yenitoplantı düzeninden ve evrak işlerinden yılmıştı. Zamanın büyük birkısmını sorulan soruları cevaplamak ve evrak işleri yapmakla geçiyordu.Aslan, Karınca'nın bölümünün giderek büyümesinden memnundu.Bölümü daha da büyütmek üzere bir üstyöneticiye ihtiyaç olduğunudüşündü. Ve bölüm başkanı olarak başarıları ile ünlü Ağustosböceği'niişe aldı.Kendi rahatına ve keyfine düşkün Ağustosböceği'nin ilk icraatıofisi rahat edebileceği yeni mobilyalarla döşemek oldu. Tabi kikendisinin yeni bir bilgisayara, bütçe kontrol ve stratejik verimlilikplanı hazırlanması için kişisel bir yardımcıya ihtiyacı vardı. Bununüzerine eski işyerindeki yardımcısını işe aldı.Karınca'nın çalıştığı yer giderek kimsenin gülmediği, neşesiz vemutsuz bir mekana dönüşmüştü. Ağustosböceği, patronu Aslan'ı ortamın ruhhalini değiştirecek bir çalışma yapılması gerektiğine ikna etti.Bunu üzerine, Karınca'nın bölümünde olup bitenleri gözdengeçiren Aslan, üretimin ve karlılığın dramatik bir şekilde düştüğünüfarketti. Hemen, son derece itibarlı ve iyi tanınmış bir Danışman olanBaykuş'u sorunu çözmesi için işe aldı.Baykuş, Karınca'nın departmanında 3 ay geçirdi. Bu hummalıçalışmanın ardından ciltlerce süren muhteşem bir rapor yazdı.Raporun sonucu şuydu: "Departmanda aşırı istihdam vardı".Aslan, raporu inceledikten sonra dramatik bir karar verdi. Ve,elbette, ilk olarak negatif tavırlarıyla dikkat çeken, mutsuz ve çalışmaisteğini kaybetmiş olan Karınca'yı işten çıkardı...